Erteleme

“Peşinden gidecek cesaretin varsa,
bütün hayaller gerçek olabilir!” Che Guevara

Özellikle iletişimin fazlalaştığı ve hatta kolaylaştığı derken, önümüze çıkan fırsatları değerlendirmek veya an kısa sürede bir şeye ve bir kişiye ulaşmak için (bu bazen bir işle ilgili veya aileden birinin sorununu çözmek olabilir) öncelik yaratmalıyım derken önce ufak ufak ve gittikçe artarak ertelemeler başlar. Böylece öncelikler diğer yapılacakların önüne geçtikçe erteleme hali sürekli olmaya başlamış. Sürekli erteleme hali zaman geçtikçe alışkanlığa ve bir bakmışız  ki önüne geçilemez şekilde kronikleşemeye başlamış.

Ve hatta bazen ertelemenin önüne geçmek için çaba sarf ettikçe daha da derin bir hal almış. Nasıl mı? Güçlü bahanelerle ve mantığa bürüyerek sonra yapma, sonraya atma planları ile sistematik hale gelmiş.

“Kısa sürede yapacağım bir şey nasıl olsa hemen yaparım.”, “bu iş bitsin sonra yaparım.”, “En uygun zamanda yaparım.”, “Biraz daha kendimi iyi hissettiğim de yaparım.” vb. gibi bu metinleri okuduğunuzda benzer cümleleri kendiniz için de kurduğunuzu duyar gibiyim.

Erteleme tanım olarak, bir işin veya bir görevin belirlenen zamandan daha sonraya ertelenmesi anlamına gelse de bu durum genellikle planlanan işleri tamamlamakta zorlanma, motivasyon eksikliği veya zaman yönetimi problemleri gibi nedenlerle ortaya çıkabilir.

Erteleme, verimliliği düşürebilir ve stres yaratabilir. Erteleme alışkanlığını azaltmak için zaman yönetimi becerilerini geliştirmek, öncelikleri belirlemek ve işleri adım adım tamamlamak önemli adımlar olabilir.

Bazen anlam ağrıyışını tanımlamak tüm sorunların neredeyse % 50 sini çözer. Aynı bir işe başlamak bitirmenin yarısıdır dediğimiz gibi.

Tüm bunların üstesinden gelmek için birlikte plan yapabiliriz. O halde bize ulaşın. Beraber üstesinden geleceğiniz erteleme bakış açınıza yeni bir anlam vererek yolunuzu açalım.

“Hayır demesini bilemeyen kişi güçsüz kişidir.” Doğan Cüceloğlu

Hayır diyememek genellikle insanların başkalarının isteklerine karşı sınırlarını belirleyememesi veya çekincelerini ifade edememesi durumunu ifade eder. Bu durum genellikle düşük özsaygı, başkalarını memnun etme isteği veya çatışma korkusu gibi psikolojik faktörler, inanç kalıpları, düşünce sisteminden kaynaklanabilir.

Bazen hayır demek, kendimiz için zaman yarattığınız anlardır. Bazen de en yakın dostluğunuzu kaybedeceksiniz diye korku hissettiğiniz anlar. Ancak hayır demek hem bizim hem de bizden yardım isteyen için belki de gelişim alanı sağlayabileceği gibi sonrasında evet cevabı içinde kolayca kapı aralar. Nasıl mı?

Hayır dediğinizde cevap hayırdır. Diğer kişi erkenden kendi çözümü için yollar ararken siz gerçekten hayır dediğiniz için o zaman diliminde (hayır dediğiniz kişi kendine başka çözümler ararken) kendi yapacaklarınızı planlar belki de planınızda değişiklik olup arkadaşınıza zaman ayıracak bir fırsatı tekrar yakalarsınız. Hayır dediğiniz için, kafanız rahatlamış, sıkışmışlık hissinden kurutulmuş, omuzunuzdan bir yük kalakmış gibi hissedebilirsiniz. Aynı zamanda artık evet diyeceğiniz bir yerde de bulunmaktasınızdır. Hayır’dan sonra evet demek, zaman zaman karşınızdaki insanın kabul edebileceği bir yerde de durabilir. Ancak evet dedikten sonra hayır demek her zaman daha kaotik bir durum içerir. Yanlış anlaşılmalar, anlattıkça daha çok sarpasaran bir ilişki ortaya çıkabilir. Bu durumun altında yatan en temel duygulardan biri de kaybetme, yanlış anlaşılma, yalnız kalma, kendini doğru ifade edememe korkularıdır. Kaybetmekten korkmadığınızda, kendi hayatınız için cesur olduğunuzda kendinize inancınızın güçleneceği ve herkes için ortak bir alan yaratacağınızı hatırlayın.

Bu kadar söylemeye zorlandığımız cümlenin kerametin de belki bir hayır vardır ifadesiyle, hayır’da hayır vardır diye özetleyebilirim. Bazen söylemeye korktuğunuz şeyler başkasının da düşündüğü ve dile getiremediği seçenekler olabilir. Tek bilmemiz gereken şey hayır cümlesinin her zaman gelişime açık olan bir kasımızı çalıştırmaya yardımcı olduğudur.

Hayır demenin pek çok yolu vardır. Belki çocukken en saf halimizle bunu daha kolay söyler ve yaparken büyüdükçe kalıplaşmaya başlayan hayatımızda bu da normal diye kendimizce kabul ettiğimiz yargılarımızı oluşturmuştur. O zaman hadi gelin birlikte hayır demenin pek çok yoluna birlikte bakalım. Gelişimi açık olan bu alanımızı geliştirmek ve güçlendirmek için bir plan yapalım.

Korku gerçek bir duyguyken kaygı sahte bir duygudur. Korku pek çok olumsuz duygunun da neredeyse kök sebep duygularından biridir.

Korku, aynı zamanda bir tehlike veya tehdit karşısında hissedilen duygusal bir tepkidir. Bu duygu genellikle belirsizlik halleri, bilinmezlik durumu veya kontrolsüzlük düşüncesi durumlarında ortaya çıkar. Korku, vücudun savaş ya da kaç tepkisi vermesine neden olabilirken, aynı zamanda kişinin hayatta kalmasına yardımcı da olabilir. Ancak aşırı korku durumunda, kişi günlük yaşamını olumsuz etkileyebilir ve anksiyete bozukluğu gibi ciddi sorunlar yaşayabilir.

Koçluk yöntemleriyle duygularımıza bilinçli farkındalıkla bakmak mümkün. Korku duygusuyla baş ederken; sorumluluğu üzerinize alın. Korkunuzu net olarak tanımlayın. Tanımladığınız durumu netleştirmek, korkunuzla ilgili neye karşı durduğunuzu bilmek sizi güçlendirir. Korku duyduğunuz anda aklınıza gelen sıkıntı verici düşünceleri tanımlamak, anlamak netleştirmek, hangi durumdan sonra ortaya çıktığını anlamak için tekrar tekrar aklınıza getirin ve akla geldiklerinde oluşan sıkıntının azalmasını onu gördüğünüzü, meskenin düştüğünü kendinize söyleyerek, bekleyin! Korku uyandıran nesneyi veya durumu aşamalı olarak ele alın. Korktuğunuz duruma daha da geriye çekilerek karşıdan bakın bakalım, artık kafanıza takılan durumun eskiden olduğu gibi karşıdan bakınca gözünüze büyük geliyor mu?

Korkunuzu yönetebilir ve bunla baş edebilirsiniz. Birlikte korkunuzun, rengi, şekli ve belki de sesini bulur, birlikte dönüştürebiliriz. Bizimle iletişime geçebilrisiniz.

“Zaman en az bulunan kaynaktır; eğer o doğru yönetilemiyorsa hiçbir şey doğru yönetilemiyor demektir.” Peter Drucker

Zaman planlaması, zamanı verimli bir şekilde yönetmek ve belirli görevleri etkili bir biçimde zamanı planlamak, görevleri zamanında tamamlamak için yapılan planlama, önceliklendirme, organizasyon ve zamanı kullanma sürecidir. Zaman planlaması yaparken öncelik belirlemek, görevleri sıralamak, zamanı etkili bir şekilde kullanmak ve hedeflere odaklanmak önemlidir.

Zaman yönetimi becerileri geliştirilerek iş ve günlük yaşamda daha etkili olunabilir. Bu beceriler, işleri zamanında tamamlamayı, stresi azaltmayı ve daha dengeli bir yaşam sürmeyi sağlar.

Zaman yönetimi becerilerini geliştirmek için bazı stratejiler şunları içerebilir:

  1. Görevleri önceliklendirme ve planlama: Önemli ve acil görevleri belirleyerek öncelik sırasına koymak, zaman yönetiminde önemli bir adımdır.
  2. Zaman çalan etkenleri belirleme: Zamanı boşa harcayan alışkanlıkları belirleyerek düzeltme yoluna gitmek, verimliliği artırabilir.
  3. İş akışını düzenleme: Belirli zaman dilimlerine göre işleri gruplandırmak ve benzer işleri bir arada yapmak, zamanı daha verimli kullanmayı sağlar.
  4. Mola verme: Düzenli aralıklarla mola vermek, konsantrasyonu artırabilir ve daha verimli çalışmayı sağlayabilir.

Zaman yönetimi formülü, genellikle şu şekilde ifade edilir:

Zaman Yönetimi = Planlama + Önceliklendirme + Uygulama

Bu formül, zaman yönetimi becerilerini geliştirerek daha etkili ve verimli bir şekilde zamanı kullanmayı hedefler.

Diğer bir zaman planlamasında günümüzde, ü duran engellerden biri de, neredeyse her bireyin bazen zaman zaman bazen de her zaman yaşadığı hatta problem haline geldiği durum zamanı planlayamamaktır. Bazen çok basit bir tablo her şeyi çözümleyebilir. Önceliklerinizi belirlemek belki de bu sorunun giderilmesinde en kolay yol olabilir. Belki de bir duygunuzu yönetmek zamanı da kolayca yönetmenizi sağlayacak seçeneklerden biridir. Başka bir açıdan zamanı nasıl yöneteceğinizi keşfetmek için kısa bir plan yapabiliriz.

“Mutluluk ya haz alma ya da acı veya sıkıntının olmaması hali olarak tanımlanabilir.” Sinan Canan

Genel olarak bir duygu değil bir durumu ifade etme halidir. Kişiden kişiye değişebilir ve farklı şekillerde tanımlanabilir. Haz alma durumu mutluluk olmadığını biliyoruz hazzın tek başına mutluluk vermediğini elemle birlikte geldiğini biliriz ancak ifade edemediğimiz bir durumdur ve geçicidir. Haz anlık mutluluk verici durumları içerebilir ancak mutluluğun kendisi değildir.

Mutlu olma hali dışsal bir etki ya da haz nesnesiyle etkilenecek bir durum değil kişinin mutlu olmayı seçtiği bir karardır. Bireylerin hayatlarından razı olma durumudur. Bu durum Mihaly Csikszentmihalyi’nin “Akış: Mutluluk Bilimi” adlı kitabı, insanların en yüksek performanslarını ve mutluluklarını yaşadıkları durumu anlatır. Csikszentmihalyi, akış durumunu tanımlayarak insanların zihinsel ve duygusal denge içinde oldukları zamanı, işlerine odaklanarak keyif aldıkları anları ve zamanın nasıl unutulduğunu açıklar. Bir insan hayal edin hatta belki çevrenizde de buna benzer tanıdıklarınız da vardır, her ne oluyorsa olsun onların yüzlerinde hep bir mutlu ifade vardır. Her daim mutlu olma durumu sürekli olarak onların içinde bulundukları hâldir.

Yapılan bir araştırmada; piyangodan para çıkan insanlarla kaza sonucu omurilik felci geçiren insanların arasında mutluluk düzeyini ölçüldüğünde, acılar içinde kıvranan omurilik felçlileri ile piyangodan para çıkan ve bu sebeple sevinçten ayağı yerden kesilen kişilere 6 ay sonra tekrar bir ölçüm yaptıklarında omurilik felci geçiren de piyangodan para çıkan kişi de aynı mutluluk seviyesine geri geldiği ölçümlenmiş.

Mutluluk, genellikle insanın iç huzurunu, memnuniyetini ve keyifli hissetmesini ifade eder. Herkesin mutluluk anlayışı farklı olabilirken mutluluğu etkileyen birçok faktör de bulunmaktadır. Bazı insanlar için mutluluk aileleriyle birlikte olmakken, bazıları için kariyer başarısı veya hobileriyle uğraşmak mutluluk kaynağı olabilir.

Matematiksel olarak mutluluğu ifade etmek zor olsa da, genellikle bir denklemle ifade etmek mümkün değildir. Ancak, bir örnek olarak mutluluğu şu şekilde ifade edebiliriz:

Mutluluk = Z+X×Y

Burada, Z kişinin içsel huzuru, mutluluğu ve genel refahını temsil ederken, X ve Y ise kişinin çevresel faktörler, ilişkiler, başarılar, sağlık durumu gibi dış etkenleri temsil edebilir. Bu formül basit bir örnek olup, gerçek hayatta mutluluğu etkileyen faktörler oldukça çeşitlidir.

O zaman sizin mutluluk tanımız nedir, birlikte bunlara etraflıca bakmaya birlikte yeniden mutluluk yolu bulmaya karar verirseniz hemen randevu için iletişime geçebilrisiniz.

“Bir insanın olgunluğu öfkesini ne kadar yönetebildiğinden anlaşılır. Olgun insan kızmayan değil, öfkesini iyi yönetebilen insandır.” Doğan Cüceloğlu

Öfke kontrolü, kişinin öfkesini yönetme ve kontrol etme becerisidir. Öfke genellikle stres, hayal kırıklığı, kızgınlık gibi duygusal tepkiler sonucunda ortaya çıkar ve doğru bir şekilde yönetilmediğinde olumsuz sonuçlara yol açabilir. Öfke kontrolü becerileri geliştirilerek kişi, öfkesini daha sağlıklı bir şekilde ifade edebilir ve olumsuz sonuçlardan kaçınabilir.

Örneğin, gün içinde kendinizi “aniden patlıyorum?”, “duygularımı kontrol edemiyorum?”, “ufacık bir şeyden öfkeleniyorum? gibi ifadelerle tanımlarken mi buluyorsunuz?

Belki de gerçekten bu kadar öfkelenecek bir durum yokken, kontrol edemediğiniz düşünceleriniz birden kafanıza üşüşmeye mi başlıyor? Aslında normalde pamuk gibi biriyken birden etrafınızda olan olayların veya kişilerin yaptıklarıyla çığrından mı çıkıyorsunuz?

O zaman bir de öfke kontrolüne gelin başka bir perspektiften daha bakalım, özellikle konuyu matematikle anlayanlar için; öfke kontrolü genellikle duygusal zekanın bir parçası olarak kabul edilir ve bireyin öfkesini etkili bir şekilde yönetmesini sağlar. Matematiksel olarak öfke kontrolünü ifade etmek zor olsa da, bir örnek formülle şu şekilde yaklaşabiliriz:

Öfke Kontrolü = E/T

Burada, E bireyin öfkesi veya duygusal yoğunluğu, T ise bireyin toleransı veya sabrı temsil eder. Öfke kontrolü, bireyin duygusal yoğunluğunu toleransıyla bölerek, bireyin öfkeyi yönetme becerisini temsil eder. Bu formül de basit bir örnek olup, gerçek hayatta öfke kontrolünü etkileyen pek çok faktör bulunmaktadır. Öfke kontrolü genellikle kişinin duygusal farkındalığı, stres yönetimi becerileri, iletişim yetenekleri gibi alanlarda gelişim göstererek sağlanır.

Bu ve benzeri durumları farklı bir perspektiften bakmak için Koçluk çalışma yöntemlerini değerlendirebilirsiniz.

Stres aslında reaksiyonun adı olmakla beraber bundan kurtulma yolları da mümkündür.

Elbette, stres genellikle vücudumuzun bir tehdit algıladığında verdiği doğal bir tepkidir. Bu tepki, savaş ya da kaç tepkisi olarak da bilinir ve vücudumuzun tehlikeli durumlarda hayatta kalmasına yardımcı olur. Ancak, uzun süreli ve sürekli stres durumları sağlığımızı olumsuz etkileyebilir ve çeşitli fiziksel sorunlar yanında psikolojik de sorunlara yol açabilir.

Strese sebep olan en önemli faktörler aşağıda özetle ifade edilirken ne kadarı kendinizde olduğunu test edebilir veya hayatınızdaki varoluşunu % olarak oranlayabilirsiniz.

Hareketsizlik, yüksek kalorili beslenirken kişisel beslenmeye ve beraberinde hareket etmek için plan yapmaya hiç dikkat etmediğimizdir. Kişisel beslenme beraberinde hareketsizliği de getirdiğinde bir araya gelmiş saatli bomba etkisi yaratabilir. Her bünye birbirinden farklıdır ve doğal olarak her birey genetik ve çevresel olarak farklı besinlere ve hareket grubuna ihtiyaç duyacaktır.

Diğer bir stres faktörü ise, uyku düzensizliğidir. Uyku düzensizliği içinde bulunduğumuz dünya da mavi ışığa çok fazla maruz kalmamızla beraber, uzun mesai saatleri ile programsız bir hayata entegre olmak bir süre sonra sağlığında bozulmasına sebep olan başlıca nedenlerden biridir.

Bu çalışma disiplini (ya da disiplinsizliği) farkında olmadan bireyleri yalnızlaşmalarına sebep olan faktörlerdendir. Bazen tek başına kalmak kendine zaman yaratmak her ne kadar iyi bir durum ise de çoğu zaman kişinin kendinizi yalnız bırakma eğilimi yani çevresinde yakın hissedeceği kimsenin olmaması, aile içinde bile yalnız kalma durumu, kişide zihinsel sıkışmışlık hali ile birlikte pek çok olumsuz duygu, düşünce ve inancı da beraberinde yaratmaktadır. Buna özetle kalabalıkların içinde yalnız olma durumu da diyebiliriz. Bu durum, uzun süre yalnız kalındığında daha derin problemler yaratabilir.

Zihin sıkışmışlığını aşmak için, konuşabileceğiniz yakın dostlar edinmeli ve sosyal aktivite içinde bulunarak dikkat başka bir yere verilmelidir. Böylece daha üretken, birlikte başarılabileceğinizi de deneyimleyeceğiniz ve yalnız olmadığınızı hissedeceğiniz ortamlarda bulunmak, sıkışıklığı aşmaya yardımcı olacaktır. Esnek olmaya yatkınlık sadece stresi aşmak için değil gelişen dünyadaki özellikle kariyer hayatında aranır özellikleri de barındırmaktadır.

Eğer esnek değilseniz ve mükemmeliyetçi bir tutum sergiliyorsanız (altın oran bile mükemmel bir simetri de değilken altın oran olarak tanımlanmıştır) farkında olmadan sıkıcı rutin hayatın içinde olmak bir süre sonra stres yaratabilir. Bu sıkıcı durum ödülsüz bir yaşamı da (başka birinden ödül beklemeden kendinizi ödüllendirerek) beraberinde getirmektedir. Bulunduğunuz yerde hayal etmek ve hayal etme yeteneğinizi canlı tutmak sizi rutinden bir parçada da olsa  uzaklaştırmakla birlikte diğerlerinden farklı bir yere götürmesi açısından da önemlidir. Geleceğe yönelik projeksiyon alıştırmalarını özellikle de akşam yatmadan önce yapabileceklerimiz arasındadır. Bu hayal kurmaları yatmadan önce yazıya dökmek ve sonra da hayalini kurarak uyumak aynı zamanda kurduğunuz hayallerin takibini de sağlayacaktır.

Bazen aynı düşünce kalıpları üzerinde sıkışıp kalırız. Eınsteın’ın “Aptallığın en büyük kanıtı, aynı şeyi defalarca deneyip farklı bir sonuç almayı beklemektir.” dediği gibi, aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar elde etmeyi ummak, genellikle delilik olarak nitelendirilir çünkü bu gerçekçi olmayan bir beklentidir. Aynı eylemleri tekrarlayarak farklı sonuçlar beklemek, genellikle başarısızlıkla sonuçlanır ve gerçeklikten kopuk bir düşünce biçimidir. Birbirini tekrar eden olaylarda benzer sonuçlar elde ediyorsanız ve bu size iyi gelmiyorsa, kendi düşünce kalıplarınızı kırabilir ve yeni farkındalıklarla devam edebilirsiniz.

Son olarak size iyi gelmeyen insanlardan uzak durun. Bu size en yakın olarak bildiğiniz ve tanımladığınız kişi bile olsa size iyi gelmiyorsa uzak durmakta ve stres faktörlerinizi azalmasında fayda sağlayacaktır. En basitinden bir test yapabilirsiniz. Bir tanıdığınız var ve her görüşmeden sonra sıkıştığınızı bunaldığınızı düşünüp hissetseniz de iş çıkışında bir uğramadan ya da hafta sonu görüşmeden yapamıyor musunuz? Gerçekten bir kere de onunla görüşmek yerine direkt işten eve gittiğinizde ya da hafta sonu farklı bir aktivite ile geçirdiğinizde kendinizi nasıl hissettiğinize bir bakın. Sadece uğramadığınız, aramadığınız veya görüşmediğiniz bu kişi sadece bir an için vicdan hesabı mı yapıyorsunuz yoksa bunun yerine bütün gününüzün ya da gecenizin heba olması mı size daha iyi geliyor?

Tüm bu yazılanlardan sonra hala bu sayfadaysanız ve okuduklarınızdan sonra metni bir parça kendinize yakın bulduysanız beraber yol alabileceğimiz birkaç durum için randevu oluşturabilirsiniz.

RANDEVU ALMAK İÇİN İLETİŞİME GEÇEBİLİRSİNİZ.

poınt of coachıng

by Pelin Narin Tekinsoy

Sohbeti başlat!
Merhaba 👋
Size nasıl yardımcı olabiliriz?