Biz bir kitabınızı biliyoruz. Sizi para koçluğunun yazarı olarak tanıdık. Peki, onun dışında başka neler yapıyorsunuz? Diğer hobileriniz, başka uğraştığınız şeyler?
10 senedir tek hobim: Yaşam koçluğu. Ben koçluğa aşık oldum. O kadar yani. Aşağıya yukarıya 5 yaşından beri işte 13 sene bir fiil spor yaptım. En son profesyonel basketbol oynayarak sporu bıraktım. Üniversiteyi burada kazanınca İstanbul’a geldim. Dolayısıyla, gönlümden geçmeyen; aşkla yapmadığım hiçbir şeyi yapmadım. Şimdi, niye bunları söylüyorum? 2008’de koçluk yapmaya başladığımda benim ilk hedefim şuydu: Bu işi nasıl meslek haline getirebiliriz? 2008’deki meslek olması için ilk girişimleri yani nasıl yol alınır ve ilk başvuru nasıl yapılır kısmında tüm stratejiyi başlatan kişiyim.2017’de harita mühendisi olarak ilk kez bilirkişi olduğumda 2. yan dal olarak; Davranış Bilimlerini seçtim. O da kabul gördü. Dolayısıyla, Türkiye’de 2017 tarihli ilk defa koçluğa dair bilirkişi yapılması için Adalet Bakanlığı’na başvuru yapan da ilk kişiyim.
Koçluk alanında bilirkişiye ne gibi durumlarda ihtiyaç oluyor? Aslında, tabi temelde koçların hiçbiri psikolog ya da hiçbiri ilgili bir eğitim almış değil. Hizmet noktasında sıkıntılar yaşanıyor mu?
Evet, öyle psikoloji okuduğunuzda 4 senelik bir okuldan mezun olmuş oluyorsunuz Ben 2 ayda sertifika alıyorum. T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Kurumu’na bağlı Mesleki Yeterlilik Kurumu’ndan (MYK), Koçluk mesleğine dair bir kimlik belgesi alabilirsiniz. (MYK’nın sınavını geçmek şartıyla.) Haklı olarak doktorlar ve psikologlar fakülte mezunu oldukları için bizden bir çok noktada ayrışıyorlar. Alınan hizmet noktasında bir sorun yaşandığında da örneğin Psikologların meslek odası yok ama doktorların vardır. Mesleki olarak koçluk oda sahibi olmasa da MYK tarafından tanımlanan bir alandır. İllaki ilerleyen süreçte bu mesleki alanlarda bilirkişiye de ihtiyaç duyulacaktır.
Peki sizin bu koçluk serüveninizde Para koçluğu kitabına yolunuzu nasıl çizdiniz?
2013 yılına kadar koçluk bir meslek olarak tanımlanmıyordu. O zaman “kişisel gelişim”, “bireysel çalışmalar”, “spirütel çalışmalar” vb. isimler geçiyordu. Bunlar aynı şey değil. Zaten sonra yaklaşık 4 sene önceydi, eğer yanlış hatırlamıyorsam devlette “sihir”, “büyü”, “melek” vb. gibi ifade edile “ruhsal şifa” adıyla yapılan çalışmalara yasaklanacağı veya kısıt getirileceği duyurulmuştu. Artık bu isimleri kullanamıyorsunuz diye biliyorum İnsanlar bu alanda daha fazla zarar görmesin diye, bir yasa çıkarıldı bunun için.
Ben bir mühendisim. Gerek spor geçmişim gerekse mühendislik geçmişim koçluk mesleği ile örtüşüyordu. Koçlukta bir hedef var. Siz mühendis olarak da bir hedef koyuyorsunuz. Ondan sonra, sonuç var. Gitmek istediğiniz sonuç değişiyor mu, değişmiyor mu, engel olan ne? Bizler harita mühendisleri en azından kontrol amaçlı ölçümü birkaç kez yaparız. Bir ölçüm yaparsınız sonra iki ölçüm daha yaparsınız. Gerçekten doğru sonucu buluyor muyum diye. çünkü yaptığımız işler insan hayatına dair ve her seferinde en iyi sonucu almak için kontrol etmeyi gerektirir. Koçlukta da aynen böyle. Farklı perspektiflerden aynı sonuca mı gidiyorum yoksa başka bir şey mi istiyorum diye detaylı bir şekilde bakıyorum.
“İnsan nokta ilişkisi” denen felsefi bir kavram var. Benim kitabım da bu felsefeden yola çıktı. 2008’de tohumları atılan, ilk baskısı 2013’te çıkan bir kitap. 5 senelik bir çalışma. Eğer kaynakçasına da dikkat ederseniz çok zengin içerikli bir kitap. Arkadaşımın yönlendirmesiyle o da mı olsun bu da mı olsun derken, en sonunda “para koçluğu” kitabını çıkardık.
Yazar olduktan sonra neler değişti? Hayatınızda yazar olmakla olmamak arasında fark oldu mu?
Ben hala kendimi aslında bir yazar olarak tanımlamıyorum. Biraz yetiştiriliş tarzı da olabilir belki de biraz benim anlayışımla da ilgili olabilir. Belki birkaç kitabım daha olursa kendime ait kendime özel belki biraz daha “yazar” oldum diyebileceğim. Bu çalışma hem benzerlerine nazaran hem de benim kendimi bu konuda akademik olarak ifade ettiğim de bir kitap. Dikkat ederseniz, sebep – sonuç üzerine konuşuyorum. Bunu niye yapıyoruz?, bu ne işe yarıyor?, hedef nasıl koyulur?, duyguları nasıl kontrol edebiliriz?… Bu kitapta aslında bunların hepsinin mekaniğini dilim döndüğünce anlattım. Bu öğrenebilir bir şey. Zorlayan ancak o kadar zor olmayan bir durum. Ama, zorlanıyorsanız üstesinden gelebilirsiniz diye mesajlar var içerisinde. Önemli olan gerçekten istemek ve niyet etmek. Dolayısıyla, benim en iyi yaptığım şey, niyet etmek ve neyi, nasıl isteyeceğimi bilmek.
Özellikle para konusunu seçmeye sizi iten ne oldu? O kadar konu içerisinde neden para?
Yaşam çarkında para diye bir alan var zaten. Türkiye’de para çalışan yok. Yani bilfiil olarak para çalışıyorum diyen yok. Şimdi bu yaşam çarkında konu başlıkları olarak, para, ilişkiler, sağlık, hobi, kariyer başlıkları varsa, insanlar kariyer, hobi, sağlık çalışıyorsa o zaman ben de dedim ki: “İnsanlar niye para çalışmıyor?” Yani, herkes paranın peşinden gidiyor. Ama, kimse parayı konuşmuyor. İnsanlar para kazanmak için çalışıyorlar. Evlilikler, hayatı paylaşmanın yanında parayı da paylaştığınız bir kurum halinde. Sağlık için, sosyal hayat için sürekli para harcamanız gerekiyor.
Kültürümüzde para hep kirli, kötü hatta kimi zaman zararlı görülen bir şey. Bu insanların genel olarak iş hayatına, para kazanma belki de finansal bakış açılarına etki eden bir şey. Sizin bu konuya yaklaşımınız nedir?
Tümdengelim tümevarımla bazen öyle olur. Tümdengeliriz tümevarırız. Bazen de tam tersi olur. O yüzden, kişinin bakış açısıyla ilgili benim çalışmam. Ben biraz da bütüncül bakıyorum. Kişi bana ne getiriyor. Genel bir ifade mi getiriyor yoksa özel bir ifade mi getiriyor?
Doğru ya da yanlış cevap yok. “Ben ne istiyorum?” cevabı var. Kişi ne istiyor ve istediği şeyin önünde duran engel ne?
Bir tane şey söylesem öneri diyebileceğiniz şey ne olur?
Soru şu: “Ben değerliyim, çünkü….”
Hadi bunu doldurun. Kimse tam olarak bunu dolduramıyor. İnanın şöyle; “ben eşimin kocasıyım”, “ben ailemin biricik oğluyum.” bu cevap tamam ancak hayatı ve var olmayı hep dışarıdan gelen tanımlara göre bağlıyoruz. Ben de tam bunu sormuyorum. “Ben değerliyim çünkü…. ” niye? Gözlerim mi güzel? Herkesten farklı yeteneğim mi var? Neden değerliyim? İşin özü, kendimizi sevmek tüm hikâye bu. Çünkü kendini seven başkalarını da sever. Kendiyle kavgası olanın başkalarıyla da kavgası hatta kendisiyle sürekli hesabı olanın, başkalarıyla da hesabı olur. İçeride ne varsa dışarıya da o yansıyacaktır.